PİLEVNELİ, 9 Aralık – 17 Ocak tarihleri arasında galerinin teras katında yeni bir karma sergi sunuyor. :mentalKLINIK, Nevin Aladağ, Daniel Knorr, Tony Matelli, Frank Nitsche, Serkan Sarıer, Erwin Wurm ve Pınar Yolaçan’ın çalışmalarını bir araya getiren bu seçki; oyunbazlık, estetik bir dolambaçlılık, alengirlilik ve ironi ekseninde şekilleniyor.
Günümüz dünyasının çelişkileriyle güncel sanatın keskin sezgisini buluşturan sergi, postmodern hayatın absürtlüğünü kimi zaman ince bir mizahla, kimi zaman da yönü son anda değişen beklenmedik bir hamleyle görünür kılıyor. Sıradan olanı bozan, durağanı tersyüz eden ve izleyiciyi sürekli devrede tutan bu seçki; sürprizli karşılaşmalar, mizahi kırılmalar ve ironik göndermeler etrafında bütünlüklü bir evren kuruyor.
:mentalKLINIK’in spekülatif ve deneysel pratiği, serginin oyunbaz ve yüksek tempolu ruhunu keskin bir görsel enerjiyle destekliyor. Karanlık mizah ve paradokslarla örülü müdahaleler, izleyiciyi coşku ile tedirginlik arasında salınan bir deneyime davet ediyor.
Rasim Aksan’ın çalışmaları, figürlerin ve nesnelerin dokusal özelliklerini öne çıkaran katmanlı bir yüzey diliyle dikkat çekiyor. Akrilik, kaligrafi mürekkebi ve ebru boyasını airbrush tekniğiyle birleştiren sanatçı, malzemenin fiziksel niteliğini görünür kılarak resimlerinde akışkan bir hareket ve derinlik yaratıyor.
Nevin Aladağ’ın Stiletto serisi, gücünü ses ve hareketten alan ritmik bir koreografi sunuyor. Metal plakalar üzerindeki tıkırtılar, gündelik nesnelerin taşıdığı kültürel ve toplumsal kodları görünür kılarak sergiye performatif bir dinamizm katıyor.
Daniel Knorr’un kavramsal müdahaleleri, beklenmedik malzemelerin sürprizli etkisiyle mekan algısını dönüştürüyor. Poliüretan dökümler ve duvara yerleşen objeler, postmodern hayatın absürtlüğünü somut bir titreşim gibi mekâna yayıyor.
Tony Matelli’nin hipergerçekçi bitkileri ve ters çevrilmiş çiçek dolu vazo heykeli, serginin mizahi diline ince bir tekinsizlik ekliyor. Duvar köşelerinden beliriveren bronz otlar gibi detaylar, izleyiciyi hem görsel hem kavramsal bir şaşkınlığa sürüklüyor.
Frank Nitsche’nin soyut ve şifreli kompozisyonları, sergideki estetik dolambaçlılığı katmanlı bir görsel düzen üzerinden derinleştiriyor. Şekilleri yeniden konumlandıran, sildikçe ve boyadıkça dönüşen yüzeyler; sürekli bir gerilim ve denge arayışını görünür kılıyor.
Serkan Sarıer’in grotesk figürleri, bedenin kırılganlığını ve metalaştırılmasını araştırarak izleyicinin algısını sürekli tetikte tutuyor. Bu eserler, bireyin toplumsal yapı içindeki yerini sorgulayan güçlü bir duygusal ve kavramsal aralık açıyor.
Erwin Wurm’un heykelleri, gündelik nesneleri parçalayarak, büyüterek ya da eğip bükerek yeni anlam kümeleri yaratıyor. Birbiriyle ilgisiz görünen öğeleri absürt bir bütünlük içinde bir araya getiren Wurm, serginin ironik tonuna özgün bir ifade katıyor.
Pınar Yolaçan’ın Mother Goddess serisinden yapıtları ise beden, kimlik ve tarih üzerine yoğunlaşan araştırmalarıyla seçkinin kavramsal çerçevesini güçlendiriyor. Neolitik öncesi bereket figürlerinden Willendorf Venüsü’ne uzanan arketipler; çağdaş bir bakışla yeniden yorumlanarak serginin paradoksal yapısına derinlik kazandırıyor.
Bu sergi, Samsung’un desteğiyle gerçekleştirilmektedir.
